26 Ekim 2012 Cuma

Yorgancı geldi hanıııımmmm

Yorgancı değil de bohçacı olacaktı sanırım o ama neyse :) Kafayı yorgan almakla bozmuş durumda olduğum son günlerde güzel bir haber aldım. Sevgili arkadaşım linens fanı Oya, Linens'te bu ayın yorgan ayı olduğunu söyledi. Daha önce orada beğendiğim yün ama boncuk yün yorganlar vardı, %50 indirime girmişler, gittim hemen bir çift kişilik aldım. Bir de misafir vs için tek kişilik dışının %100 koton olduğunu söylediği mikroelyaf yorgandan aldım. Acayip ucuzdu.

Kaz tüyü yorganları da tavsiye ediyorlar ama benim biraz alerjik sorunlarım olduğu için cesaret edemedim almaya. Bu bahsettiğim yün yorgan makinede 30 derecede yıkanabiliyormuş. zaten inceliği görünce sizi de şaşırtacak. ilk anda akla gelen kalın yün yorganlarla alakası yok.

Ekim ayının sonuna kadar devam edeceğini söylemişlerdi. eğer yorgan yastık alma derdiniz varsa mutlaka uğrayın.

Evlilik Teklifi

Evlilik teklifi almayı bekliyordum ama yine de benim için süprizlerle dolu oldu. Belki buradan ilham alanlar olabilir, çok sevinirim:)

Yoğun şekilde çalışan iki insan olarak cuma gününe denk gelen  5. yıl dönümümüzde haftasonu için şehirdışında bir şeyler yapalım dedik. Ama nereye gideceğimiz bana ısrarla söylenmedi:) Cuma günü öğlen beni işten aldığında ve hatta yolda hala nereye gideceğimizi bilmiyordum. Tem'de giderken önce Sapanca'ya gidiyoruz dedi ama Sapanca sapağını geçtik, Abant dedi Abant sapağını geçtik derken yorgunluk ve merak birleşince ben mızmızlanmaya başladım. Bir iki saat sonra Ankara'ya geldik, dedim ne alaka burası? O sıralarda sık sık iş için Ankara'ya gidiyordum ve her seferinde sen de olsaydın da bari biraz eğlenceli geçerdi zaman diyordum. "Bak sen böyle böyle demiştin hadi bakalım götür beni burada nerelerde takılıyorsan" dedi. Yıl dönümümü Ankara'da geçirmeyi hiiiç düşünmediğimden tabi biraz şok oldum:) Arjantin caddesi tarafındaki Big Chefs'e gittik, kendisi 3 tane filan ekspresso içti. Napıyor bu diye bakınıyorum tabi ben. Ankara'da aslında vakit geçirmeye çalışıyormuşuz, sonradan anladım:)

Neyse biraz sonra yola koyulduk, ben artık nereye gidiyoruz demekten vazgeçtim ve uyumaya başladım, uyanıp "Aksaray İli rakım bilmem kaç" tabelasını gördüğümde artık kafama dank etti: Kapadokya'ya gidiyorduk!!! (Anca o zaman anladın diye çok dalga geçildim ama :) )
Küçükken 2 kez ailemle gitmiştim ama hiç balona binmemiştim. Sürekli balona binmek istediğimden bahsediyordum kii birileri sesimi duymuş:) Sizin de aklınızda bulunsun, sabah çok çok erken saatte biniliyor balona. Biz de bu nedenle arabayla gitmek durumunda kalmışız, Kayseri'ye uçakla gidip oradan araba kiralayıp da geçebilirsiniz Kapadokya'ya ama biz sadece 1 hafta sonu için gittiğimizden ve pazar sabahındansa ilk gittiğimiz sabah balona binmek daha mantıklı olacağından bu yolu tercih etmiş erkek arkadaşım.

Teklif anına geri dönersek; Etrafta gördüğüm o görüntüyü sanırım hayatım boyunca unutamacağım. Güneş doğmaya çalışıyor, soğuk, donmamak için elimizdeki kahvelere yapışmışız, tüm balon firmaları balonlarını şişirmeye çalışıyor. Kapadokyanın doğal görüntüsü ile bu birleşince insan çok değişik hissediyor.


Sonra biz de balonumuza bindik (yalnız değildik, toplamda 16 kişi vardı balonda, sepetin içini bölmeler şeklinde ayırmışlar, biz de bir bölmedeydik, neden spesifik olarak en öndeki yere geçirildiğimizi sonradan anladım.)

Etraftaki şu harika manrazaya bakarken...
.... Erkek arkadaşım beni sepetin biraz ilerisine itip (Buna da sepet sepet diyorum ama gerçek adını bilen varsa çok gülüyordur herhalde:) ) bi baksana dedi. Aşağıda baktığımda bu pankartı gördüm. Tabiki gözlerim doldu, sonrası tek taş, göz yaşıyla beraber bir sürü gülme vs vs çok değişik bir an, evet bekliyordum artık ama yine de insan yine de şaşırıyor. Bir yandan da ben ne zaman büyüdüm de böyle şeyler yaşıyorum diyor. Pankartı tutan abiler de çok şekerdi, onlara ayrıca teşekkür ettik.

Pankarttaki kalpler biraz kırocandı kabul ama yapan matbaacının insiyatifi olmuş dedik geçtik:) Hava şartları şansımıza çok müsait olduğundan 1 saat boyunca balonla dolaştık, şiddetle tavsiye ediyorum gidin balona binin!

Balon macerasından sonra otelimize koyulduk. bugüne kadar kaldığım beni en etkileyen otel burasıdır. "Argos in Capadoccia"
Bakmak işteyenler için linki:
argosincappadocia

Eski taş evleri alıp, mağara otellere dönüştürüyorlar. Çeşitli köşklerden oluşuyor. Köşklerin içerisinde birbirinden farklı ama hepsi muhteşem odalar var. Banyolar mağara gibi yapılar içerisinde. Splendid suit denilen içerisinde kendi havuzu olan odaları var. (Ona oda demeli mi bilmiyorum ama) Eğer maddi imkanlarınız elveriyorsa burada kalın:) Biz deluxe suitte kalmıştık, çok memnun kaldık her şeyden. Otelin her yeri muhteşem ayrıntılarla dolu. Karşıda Erciyes'i gördüğünüz çok güzel bir terası var, kahvaltı sonrası burada türk kahvesi keyfini tavsiye edebilirim.



Otelin işletmecilerinin, çalışanlarının kibarlığından da bahsetmeden olmaz. Güler yüzlü ve nazik davranışları için onlara da çok teşekkür ediyorum. O haftasonunun muhteşem geçmesinde kendilerinin de katkısı bulunuyor.

Erkek arkadaşım pek sık böyle romantik süprizler yapmaz, teklif için bu kadar uğraşmış olmasına o yüzden de çok sevindim. Böyle şeyler birer anı olarak kalıyor, ileride çocuklarımıza anlatacağımız güzel anlar, sizi birbirinize daha da bağlayan anlar.. Süprizler vs gelip geçer esas olan mutlu bir beraberlik aslında, umarım her şey güzel gider... ve tabi umarım bir 5 yıl daha bu haftasonunun üzerine yatmaz:))))

25 Ekim 2012 Perşembe

Başlangıç...


Merhabalar :)

Onlarca blog okuyup kendimi fazla kaptırdıktan sonra ben de yaşadıklarımı paylaşmak istediğimi fark ettim. Teklif aşamasından bugüne kadar yaşadıklarım ve gelecekte yaşayacağım her ana tanık olacağınız için şimdiden teşekkür ederim :)


Sevgiler,
Pınar